-kırışmış dudaklarım acuzeden farksız ne dillendirse duyamam gök silkelense uyanamam sanırdım sinek kanatlarında buldum rüyamın sonunu

Kafka’yı tanımak ve diğer yapıtlarını anlamak için "Babaya Mektup" kitabı büyük bir ipucu niteliğindedir.

Bazı gerçeklerin olma ihtimali bulunur. Bazıları ise sadece rüyalarda gerçekliğine kavuşur.

Okuma etkinliği birtakım koşullara bağlı olarak şekillenir. Nasıl okuduğumuz konusu da bu etkinliğin en önemli parçasıdır.

Sanat ve Felsefenin özgürlükle olan kaçınılmaz ilişkisini göz ardı etmek, bile bile ellerimizi kelepçelemekten pek farksızdır.

Deryadenizlerin, yılgın limanların, yitik atlasların rotasında ilk kez bir şiir işiten denizci ve cihana sığmaz haykırışları.

Dilimiz sahip olduğumuz en değerli miras. Bu bağlamda Türkçemizi doğru ve yerinde kullanırsak, gelecek kuşaklara daha güzel aktarabiliriz.

Flaubert'in Madam Bovary romanının özgün karakteri Emma, kişiliği ve yaşantısı ile günümüz kadınına ayna tutuyor.

Altı duvar. Yukarıdan aşağı iki, biri tavan biri zemin… Dört karanlık pencereyle, şehirden kopmuş rüyalarla yaşıyorum.

Geçmişten günümüze uzanan bir dil davası. Yanı sıra, peşinden sürüklediği kültür, düşünce, bilim ve sanat disiplinlerine bıraktığı etkiler.

Arayış yolculuğu her daim sırtımızda taşıdığımız bir sorumluluk. Bir an için düşünüp sorgulayalım ve kendi benliğimizi keşfedelim.

Yirmili yaşların küsuratı, birçok kişi için birçok şeyi değiştirirdi. Devlet için bile. Karanlık bir gecenin belirli bir kısmını gayri estet

“Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”

Ruhumuzu başka ruhların arasında dolaştırmanın en keyifli ve en kolay yoludur edebiyat.

Yalnızım. Yalnız ve yorgun… Nitekim mutsuz değilim, bu durum beni üzmüyor.

Beyin öyle ki bizi dünyanın en mutlu yaparken bir yandan hayatımızı bir zindana çeviriyor. Oysa bu durumlar bizim elimizde farkında mıyız?