top of page

Genç Werther'in Acıları Romanına Talih Dönüşümü, Duygular ve Psikoloji Yansıması

  • Yazarın fotoğrafı: Gamzenur Çeliktaş
    Gamzenur Çeliktaş
  • 27 Haz 2022
  • 6 dakikada okunur



Klasik trajedilerde göze çarpan ve önemli bir unsur olan talih dönüşümü, Genç Werther’in Acıları romanında da sıklıkla karşımıza çıkar. Romanın başkahramanı Werther, ilk sayfalarda kendini anın tadını çıkarmak konusunda telkin eder. “… kendimi düzelteceğim, her zaman yaptığım gibi yazgımızın karşımıza çıkardığı ufak tefek sıkıntıları artık tekrarlayıp durmayacağım; içinde bulunduğum anın tadını çıkaracağım, geçmiş benim için geçmişte kalacak.” (Goethe, s. 3) Esasında bu telkin hali dönüşümün başlatıcısı niteliğindedir çünkü insan, kendi eksiklerinin farkına vardığı an değişmek, gelişmek ister. Bu bağlamda insanın çevresi de önemli bir etkendir. Romanın ilerleyen sayfalarında Werther, doğayla iç içedir ve bu ona bir hayli huzur verir. Etrafını hayranlıkla izler ve yaratıcıya şükreder. Daha sonra Werther, V. adında genç biriyle, saygın biriyle ve birkaç insanla tanışır. Onlar hakkındaki yaptığı gözlemlerde anlaşılır ki Werther, insanların farklı yüzlerini öğrenmiştir. Werther’in talih dönüşümü konusunda en önemli unsurlardan birisi de onun Lotte isimli bir kızla tanışmasıdır. Werther Lotte’yi akıllı, sade, kararlı ve meziyetli olarak niteler. Wilhelm’e yazdığı mektupta her an onun yanına gitmek istediğini belirtir. “Hayır, kendimi kandırmıyorum. Onun siyah gözlerinde bana ve yazgıma karşı gerçek bir ilgi okuyorum. Evet, hissediyorum, bu konuda yüreğim beni yanıltmaz, o –ah buna hakkım var mı, cenneti bu sözcüklerle anlatabilir miyim? – O beni seviyor!” (Goethe, s.35) Werther’in bu yazdıklarıyla anlarız ki aşk duygusu onu ele geçirmiş ve değiştirmeye başlamıştır. Talih dönüşümünün tam olarak ilk adımları şu sözlerle başlar: “Acaba bu gerçek aşk duygusu mu, yoksa kibir mi? Lotte’nin kalbinde yeri var diye kimseden korkmuyorum.” (Goethe, s.35) Bu çelişki ile birlikte kendini sorgulayan Werther, günlerce aşkın büyüsünde yaşar. Her gün Lotte’yi görme sevinciyle güne başlar. Bir zaman sonra Werther’in önceden hissettiği duyguların yerini karamsarlık alır. Dönüşümün en can alıcı noktası Werther’in Albert ve Lotte’nin evlendiğini öğrenmesidir. “Biliyorum, ben de sizinle birlikteyim, sana zarar vermeksizin Lotte’nin kalbindeyim, onun kalbinde benim de bir yerim var, gerçi orada ikinci sıradayım… Ah beni unutursa deliririm Albert…” (Goethe, s.67) İlerleyen sayfalarda Werther’in lokantada daha önce rastladığı bir dula aşık olan hizmetkârın silahlı adamlar tarafından getirildiğini görmesi ve bunun üzerine onu yargıcın önünde koruması duygularından uzaklaşmasına vesile olur. Ancak Albert’in yargıcın tarafını tutması Werther’i bir hayli üzer. Bütün bu olaylarla hazin bir sona doğru sürüklenen Werther şu sözlerle intihar eder: “Silahlar dolu- Saat on ikiyi vuruyor! Buraya kadarmış! –Lotte! Lotte, hoşça kal! Hoşça kal!” (Goethe, s.125)



Romanın bir diğer kahramanı Lotte’nin talih dönüşümünü karakteri oluşturur. Lotte, Werther’in de bahsettiği gibi oldukça donanımlı bir insandır. Onun talih dönüşümünü oluşturan önemli etkenlerden biri de hiç şüphesiz sanata olan yatkınlığıdır. Dans etmeyi ve piyano çalmayı sever. “… yine de dans etmek benim için en güzel şey derim size. Eğer kafama bir şey takılmışsa ve akordu bozuk piyanomda bir contredanse tıngırdatıyorsam, her şey yolunda demektir.” (Goethe, s.20) Bununla birlikte Lotte, yardımsever bir kişiliğe de sahiptir. Kentteki son günlerini yaşayan ve son anlarında Lotte’yi yanında isteyen bir kadının yanında kalması buna örnektir. Romanın ilerleyen bölümlerinde Lotte’nin annesini kaybetmesi onun talih dönüşümünü büyük ölçüde etkiler ve derin bir üzüntüye kapılmasına neden olur. Bu noktada evin idaresi ve çocuklar Lotte’ye kalmıştır. Lotte, annesini kaybetmenin üzüntüsüyle tüm sorumluğu eline alır: evin işlerini halleder ve çocuklarla en güzel şekilde ilgilenir. Albert’in bu konuda Werther’a söyledikleri de bunu kanıtlar niteliktedir: “Albert, Lotte’nin iyi yürekli bir insan olan annesinden bana bahsederken, ölüm döşeğinde evini ve çocuklarını Lotte’ye, Lotte’yi de kendisine emanet ettiğini, ölümünden sonra da Lotte’nin tamamıyla farklı biri haline geldiğini, ev idaresinin sorumluluğu ve ciddiyetiyle gerçek bir anne olduğunu, zamanının bir anını bile sevgi sunmadan, çalışmadan geçiremediğini, bunlara rağmen neşesinden ve coşkusundan hiçbir şey kaybetmediğini anlattı.” (Goethe, s.42) Lotte, çok zaman geçmesine rağmen annesinin ölümünü kabullenemez. Bu durum onun ruh halini de etkiler. “Ölmüş yakınlarımı aklıma getirmeyeyim, ölüm ve gelecekle ilgili hiçbir şey düşünmeyeyim diye asla ay ışığında gezintiye çıkmam, asla çıkmam. Biz de öleceğiz!” (Goethe, s.54) Bu sözlerle sürekli ölümü düşünen Lotte, Werther’a da bir daha görüşebilecekleri hakkında sorular sorar. Lotte’nin eylemleri bu olaylarla şekillenir ve anlaşılır ki bu etkenler Lotte’nin talih dönüşümünün ana parçalarıdır.



Romandaki temel duygu acıdır. İlk sayfalarda Werther’in geçmişteki hatalarını anlatıp bunlar hakkındaki üzüntülerini dile getirmesi bunun en büyük örneğidir. Esasında Werther acı duygusunun bir halidir denilebilir. Bu bağlamda Werther’in hüzünlü bir acı çektiğini söylemek de yanlış olmaz. Zira aşk, hüznü de beraberinde getirir. Acı duygusunun geçtiği kısımlarda okuyucunun dikkatini Werther’in Lotte’ye olan aşkı çeker. Werther Lotte ile karşılaştığı gün hayata bambaşka bir gözle bakmaya başlar. Bu noktada acıdan söz edilemez ancak romanın ilerleyen bölümlerinde Werther’in ümitsizliğe doğru sürüklendiği görülür. Bunun sebebi ise Albert ve Lotte’nin evlenmiş olmasıdır. Tüm bunlara rağmen Werther Lotte’ye olan hislerini kaybetmez ama hâlâ acı içindedir. “Boşuna kollarımı ona doğru açıyorum… Ah, sonra bir de uyku sarhoşluğuyla emekleyerek ona gidip uyansam – ezilmiş yüreğimden gözyaşı seli boşalıyor ve karanlık bir geleceğe doğru umarsızca ağlıyorum.” (Goethe, s.51) Bunların dışında Werther, günlük hayatta karşılaştığı insanların karakterleri neticesinde onların dünyaya bakış açılarını eleştirir ve bu da onun acı içinde olmasında önemli bir etkendir. “En büyük mutsuzluk, burada iğrenç insanların yanında hissedilen can sıkıntısı, aralarındaki yükselme rekabeti, bir adım öne çıksınlar diye birbirlerini gözetleyip dikkat kesilmeleri; gizlemeye hiç gerek duyulmayan çok acınacak, çok alçakça tutkular.” (Goethe, s.62) Bununla birlikte yukarıda da sözü geçen, Werther’in Lotte’ye duyduğu aşk, bir zaman sonra acıya ve umutsuzluğa dönüşür. Werther Lotte’ye kavuşamamanın hüznüyle eskisi kadar hayattan zevk almamaya başlar. Derin bir çelişki içinde düşler kurmaya devam eder ancak acısı hâlâ aynıdır. Werther’in şu sözleri acı duygusu olması bakımından dikkat çeker: “Lotte! Lotte! – Bitmiş haldeyim! Düşüncelerim karmakarışık, sekiz gündür aklımı yitirmiş gibiyim, gözyaşlarım dinmiyor. Hem hiçbir yerde mutlu değilim, hem her yerde mutluyum. Hiçbir şey arzulamıyor, hiçbir şey istemiyorum. Gidersem kendimi daha iyi hissedeceğim.” (Goethe, s.101) Burada da anlaşılacağı gibi Werther’in ölme isteği yavaş yavaş gün yüzüne çıkar. İlerleyen sayfalarda Werther, Lotte’nin önünde diz çöker ve onun ellerini tutup gözlerine bastırır. Bir bakıma bu Lotte’ye olan vedasıdır aslında. Lotte de Werther’in ölüm isteğini sezer ve aşk ve öfkeyle karışık kendisini bir daha görmeyeceğini söyleyerek yan odaya gider ve arkasından kapıyı kilitler. Tam da bu noktadan sonra Werther, ölüme bir adım daha yaklaşır. “Son kez, bu gözleri son kez açıyorum. Ah, güneşi bir daha göremeyecekler, bulutlar ve sisten güneş görünmüyor. Yas tut ey doğa! Senin oğlun, senin dostun, senin sevgilin yolun sonuna yaklaşıyor.” (Goethe, s.117) Werther bu sözlerle silahla intihar eder. Belirtilmelidir ki, romandaki temel duygu acıdır ancak bu acının temelinde aşk da vardır. İlk başlarda hayat ve doğaya iyimserlikle bağlı olan Werther’in aşk acısı sebebiyle hazin bir sona doğru sürüklenerek yaşama veda etmesi bu yüzdendir.


Ana kahraman Werther’in psikolojisi, yaşadığı olaylara ve duygularına bağlı olarak şekillenir. Örnek vermek gerekirse, Werther doğa hakkında güçlü bir gözleme sahiptir. Doğa ile baş başa olduğu zamanlarda ağaçları, kırları ve tepeleri inceleyerek onların ne kadar güzel olduğunu Wilhelm’e yazdığı mektuplarda sık sık dile getirir.

Etrafımdaki güzel vadi sis içindeyken, gökyüzündeki güneş benim ormanımın geçit vermez karanlığına vururken, yalnızca birkaç ışık ormanın içindeki mabede girerken, ben gürültüyle akan derenin kyıısındaki yüksek çayırların arasında uzanmışım, toprağa yakın bir noktada bin bir çeşit minik yeşillik dikkatimi çekiyor.” (Goethe, s.5) Doğa hakkında bu denli düşünmesi de onun düşünceli olmasına ayna tutar. Bununla birlikte Werther, melankolik bir kişiliğe de sahiptir. Hayatı boyunca birçok insanla tanışır ama arkadaş edinememiştir. Haliyle bu durum onu melankolikliğe sürükler. “Çok sayıda insanla tanıştım, ama henüz bir arkadaş edinmiş değilim. İnsanlara cazip gelebilecek özelliklerden bende eksik olan nedir bilmiyorum; benden hoşlanan birçok insan var, benimle ilgileniyorlar, ama yollarımız sadece kısa bir süre için kesişiyor ve ben buna üzülüyorum.” (Goethe, s.7) Werther’in önemli özelliklerinden biri de her konuya akılcı bir bakış açısıyla yaklaşmasıdır. Bir arada bulunduğu insanlarla hayat hakkında sohbet ettiği sırada onların aksine Werther her konuya evrensel bir düşünce ile cevap verir. “tembellik neyse keyifsizlik de odur, tembelliğin bir türüdür. Doğamızın buna eğilimi var, ancak toparlanma gücünü bulursak, kolaylıkla çalışmamız mümkün olur, gerçek hazzı elde etmenin yolu çalışmaktan geçer.” (Goethe, s.30) Belirtmek gerekir ki Werther, doğuştan gelen bir saflığa da sahiptir. İnsanlar hakkındaki yargıları çoğunlukla iyidir. Çevresindeki insanlara sevgiyle bağlıdır ve onlara daima yardım eder, mutluluklarıyla sevinçlenir, üzüntüleriyle kederlenir. “arkadaşlarım için tek yapabileceğim, onların mutluluklarını bozmamak, mutluluklarını paylaşarak artırmak. Ruhları endişe verici bir tutkunun altında ezilip kederle mahvolurken, onları biraz olsun avutabiliyor muyum?” (Goethe, s.31) Werther’in saflığını Lotte’ye olan aşkı da büyütür. Lottle ile ilgili hayallerinde hiçbir kötülüğe rastlanmaz, aksine hepsinde temiz, karşılıksız duygular vardır. Tüm bu tanımların temelini Werther’in maceracı kişiliği oluşturur. Roman boyunca Werther’in yaşadığı tüm olaylar onun macerayı sevmesindendir. Zira Werther macerayı sevmeseydi bütün bu olayları yaşamaz ve bunların sonucunda yaşamına son vermezdi.


KAYNAKÇA:

Johann Wolfgang Von Goethe, Genç Werther’in Acıları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Eylül 2021, Türkiye.

Comments


bottom of page